Son bir göz kırpmasıyla
batan güneşin bile uğramadığı, küçük ve loş bir odadayım bugün. Işığım
kaybolurken odamda görünen sadece tek bir hatıra var, lakabımın üstüne
kazındığı bir kitap.
“Git” diyenin
hediye ettiği kitabı okumak mıdır zor olan? Yoksa okumamak mı? … Yanında
hissedersin okursan, her cümlede bir anlam, bir anı düşünürsün… Peki ya o ağaç
kokan sayfaların sonuna geldiğinde…? Kitabı da bitirdin, peki ya şimdi?... Her
türlü bir burukluk var… Nasıl hissedeceksin? ….
Keşke
olağanüstü güçlerim olsaydı, kim bilir belki de vardır da kullanmayı
bilmiyoruz… Eğer özel güçlerim olsaydı ya da kullanmayı bilseydim, bir çift
kanat verirdim sana, cesur ve özgür kılsın diye seni…
Her zaman yarınlara bıraktığımız
hayallerimiz, ama yarının daima yarınlara ertelendiği, küçük kısa ömürlerimiz…
Gitmek? Nedir bu gitmek?... İnsanlar
neden gider? Kimisi vardır, geri dönmek için gider. Bu geri dönüş bir umuttur,
inançtır onlar için… Kimisi de var ki onu yazmaya yerim yok bu yazımda… Bu yazı
umutların, inançların yazısı…
Gideriz
tabi ki, Gidilir… Herkes gidebilir… Ama gidilecek olan yerde yeni haller
yaratamıyorsak, bu kendi içinde kaybolmanın hesabını nasıl veririz kendimize?
Hiç
“Gitme” dediniz mi? … Sizin dudaklarınızdan tek bir kelime olarak çıkar, ama
içinizde ve beyninizde yankılanır… Anılardan , hatıralardan boğulursunuz.
“Gitme” denilen gidince de put kesilirsiniz…
Çember çizer insanlar etrafına. Bazı
daireler o kadar geniştir ki, istersen Mars’a git. Velhasıl kelam ; yarılmadıkça
ortadan;
“İçindesindir Dairenin....….”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder